20 Kasım 2011 Pazar

"ÖNCE KENDİ RUHLARIMIZLA TANIŞMALIYIZ"

Ustalığı kadar etik yaklaşımı ve prensipleriyle de dikkat çekici olan ‘dövmecilerin dövmecisi’ Ruhsel Donbalak ile bedenli-ruhlu, anneli-çocuklu, felsefeli-prensipli, iğneli-renkli, dövmeli ve egosuz, bence ‘mutlaka okunmalı’ denebilecek bir röportaj…

Röportaj: Ozanay Alpkan
İlk yayın yeri: Creativ Dergim

Önce bir klişe: ne zaman başladınız ve neden dövme?
90’ların başında başladım. Ortaokulu bitirdim, daha sonra okumaya devam etmedim çünkü çok ilinti kuramadım, kendi algımla orada öğretilenler arasında. Dövme çok başka bir duruşla karşıma çıktı. Üretimle ilgili birçok meslekte rutin vardır, seri üretim vardır, bir süre sonra iyi hissetmeme hali vardır ve emek değerini de çok fazla alamazsınız. Birincisi çok zengin bir üretim kaynağıydı. Her kişi başka bir dünya ve başka talepleri vardı. Tek riski şuydu; o dönemde ‘dövmecilik’ diye bir meslek yoktu. Benim için büyük bir riskti ama yaşım küçüktü ve “En azından birkaç senemi böyle bir hayal için verebilirim” diye düşündüm. İyi de olmuş. Sadece olasılıklardan birini değerlendirdim.

Dövme bütün beklentilerinizi karşılamış gibi görünüyor…
Ama bir süre sonra beraberinde şu gelmeye başlıyor; siz ustalık olarak belli bir noktaya geliyorsunuz ama insanlar belli bir yerde kalıyorlar. O da rutine dönüşüyor bazen. Ben dövmeyi ‘insanın ruhunun bedenine yansıması’ gibi algılamıştım. Şu kısmını orada kaçırmışım; bir aksesuar ya da popüler kültürün bir parçası gibi de algılanabiliyor. Dolayısıyla birdenbire birçok kişi “Yıldız dövmesi istiyorum” diyebiliyor. Tanışmalar yok... İnsanların kendi ruhlarıyla aslında çok fazla tanışmadan hayatlarına devam ettiklerini düşünüyorum. Belki de eğitim sistemi insanları o hale getiriyor. İnsanlar 30’larından sonra kendi ruhlarıyla tanışmaya başlıyorlar. Orada da bazen çok geç kalınmış olabiliyor birçok kişi için.

Ola ki dövme sanatçısı olmasaydınız, işiniz ne olurdu?
Hiçbir fikrim yok. Yani, mutlaka bir şey yapıyor olurdum. Mutlaka her ne yapıyor olsam yine keyif alıyor olurdum. Çünkü daha maksimum bir keyif için dövmeyi talep ettim. Üretimle ilgili hiçbir şey yapmıyor olsaydım dahi yine kendi kendime hobi olarak üretiyor olurdum. Çünkü yıllar geçince şeyi fark ediyor insan, onu alıp birleştirip yeni bir şey yapmadan duramadığımı fark ettim. Tatile gidiyorum bir hafta, on gün. Orada da işte yerde iki tane çöp bulduysam birleştiriyorum, bir şeye dönüştürmeye çalışıyorum. Biraz ruhumda olan bir şey sanırım.

Birçok değerin kaynağı Asya gibi görünüyor ama elimizle Avrupa’ya, Amerika’ya teslim ediyoruz galiba hepsini…
Bedeni değiştirme bütün kültürlerde var. Çeşitli bölgelerde, çeşitli şekillerde ortaya çıkıyor. Kuzeydeki Eskimolarda da var ve farklı bir yöntem uygulanmış. Uzak Asya’da da var, Avrupa’da da var. Yöntemler değişiyor, algılar değişiyor. Birisi dışlamak için dövmeyi kullanırken, birisi ait etmek için dövmeyi kullanıyor. Bakma biçimleri, vücudu kullanma biçimleri, dövme uygulama teknikleri değişiyor. Ama birçok kültürde var. Afrika’da daha çok delmeler ve kesmeler var. Kaynağı Asya. Avrupa ve Amerika oradan alıyor.

‘Başka bakma’ biçimleri her zaman keyiflendirir

Şu anda hiçbir bilimsel veriye dayanmadan kuracağım cümlemi ama bir işin kaynağı genelde tutucudur. Kuralları çok ağırdır. İster Ebru sanatı olsun, ister dövme; binlerce yıldan bugüne gelmesine sebep olan da bu kurallardır. Geleneksel bakış vardır, zenginleştirme çabası pek yoktur. Ancak dış göz onu alır, ben bunu şöyle yapabilirim deyip zenginleştirir. Ama dövmedeki en büyük gelişme, bir makinenin işin içine girmesi tabii. Makineyi de Avrupa, sanayi devriminde, 1800’lerde halletmiş, 1900’lerin başında da zaten dövme uygulaması için ilk makineler yapılmaya başlanıyor.

‘Başka bakma’ biçimleri her zaman insanları keyiflendiriyor. Mesela, biz bugün İstanbul’dayız ama çoğu zaman tadını çıkartmayız. Bir yabancı geldiği zaman ise buradan korkunç keyif alır. İçindeyken, o keyfi çok göremeyiz. Bir Avrupalı için Ebru sanatı da inanılmaz güzel, lezzetli, başka bir bakma biçimi, resim tekniği. Ona çok hoş gelir, bize sıradan...

İnsanlar genelde ne tür bir ruh haliyle dövme yaptırıyor?
Dövme bir aidiyet durumu. Son dönemde çok popülerleşti. Nüfus memuru gibi hissediyorum zaman zaman kendimi, çocuğu olan annelerin hepsi buradalar. Çocukların isimlerini yazdırıyorlar. Bu bir aidiyettir. Bağın daha da güçlenmesi için talep ediliyor. Doğru-yanlış çok tartışılabilir. Buna uzmanlar, pedagoglar karar verirler ama böyle bir durum var. İkincisi, Avrupa’da gruplar vardır, grupların aidiyet olarak sembolleri vardır, işte motorcular vardır, onların şöyle dövmeleri vardır. Türkiye’de öyle değil, bir popüler kültür uzantısı; süslenme, güzelleşme. Rihanna gibi bir kadın ensesine üç tane yıldız koyduğu zaman, birçok kadın çok beğenebiliyor veya futbolcunun ayakkabısı alınmak istenebiliyor. Bu da dünyadaki alma-satma sistemiyle de çok ilintili. Onlar aynı zamanda birer pazarlama ikonları çünkü...

“Kişinin kendisiyle temas etmesidir dövme”

Bir de biz sosyal yaratıklarız ve iletişim bizim en önemli durumlarımızdan bir tanesidir. Çoğu zaman iletişim sıkıntıları yaşarız. Bir sürü insan vardır çevremizde ama öze indiğimizde ‘dost’ diyebileceğimiz birkaç kişi çıkar. Kişinin kendisiyle temas etmesidir dövme, içindeki, ruhundaki çizgisi dışarıya çıkar. Dışa vurmak değildir aslında kendine gözükmektir. Kendi kendisiyle tanışmaktır. O en samimi halini kişi kendinde görür. Dövme çıktığı zaman dışarıya, kendini görmüş olur orada. İyi hissettirir. Bir de bedenle barıştırır.

Mesela, birçok insan 20-30-40 yıl bir bedenle yaşar ama genelde o bedenle çok fazla tanışmaz. Şey gibi, televizyonun hep ön yüzüne bakarız, arka yüzüne hiç bakmayız. Çünkü arka yüzünde ihtiyacımız olan bir şey yoktur, ön yüzündeki görüntüler işimize yarar. Ama o bir ‘araç’tır. Bedense, ‘sahip olduğumuz tek şeydir’ ve ona televizyon gibi davranmamız gerekir. Birçok kişi burnunun yerini bilir ama sırtını, omuz zanneder. Yani, bedenimizin birçok yerine ikinci, üçüncü sınıf muamelesi gösteririz ama oralara dövme geldiği zaman orayla tekrar barışma ve tanışma durumu olur.

İnsanlar en çok hangi şekli istiyor? Sizin özellikle çizmekten hoşlandığınız bir şey var mı?
Dönem dönem popüler şekiller oluyor tabii. Hepimizin etkilendiği gibi… Sadece görerek beğenilen semboller var, görüp üzerine eklemeler yapıp istenilen semboller var veya kendisinin tasarlayıp düşündüğü şeyler olabiliyor. Bu üç grup eşit ağırlıklı olarak gidiyor. Ben ‘dövme yapmayı’ seviyorum. Dövmecinin dövme yapma hazzı vardır ama egosu yoktur. Çünkü benim egom işin içine girmeye başladığında kişi için kötü bir şeyler oluyor, taşıyamayacağı bir şey üretiyorum demektir. O yüzden ben kişiyi yönlendirmem; onda olanı çıkartırız. İster minik bir yıldız yaptırsın, ister sırtını doldurtsun. Önemli olan kişinin oradaki iyi hissetme hali. Benim için bu daha önemli.

En yoğun dövme talebi hangi yaş grubundan geliyor? Sıra dışı dövme talepleri oluyor mu, ailece gelenler gibi?
Talep 15 yaşında başlıyor ama ben 18’in altına çok net bir şekilde, aile izin verse dahi yapmadığım ve birçoğu da bunu bildiği için zaten buraya pek uğramıyorlar. Ama çok talep ettiklerini biliyorum, diğer meslektaşlarımdan dolayı. Benim lezzetli bulduğum yaş grubu, 23’ten sonrakilerdir. Daha oturmuş, riski minimuma indiren kimliklerdir. Ama sanıldığı gibi sadece 18-19 yaşında gençlerin yaptırdığı bir şey değil, 35-40 yaş grubu da çok ciddi bir müşteri potansiyeli.

Sıra dışılığa gelince; dövme zaten kendisi sıra dışıdır. 20 yıldır yapınca insan şaşırmaları çok az oluyor. Sizin şaşıracağınız bir şey, ne olabilir mesela? Sandalye dövmesi veya İngiliz Anahtarı dövmesi isteyen oldu. Bu ilginç bir şey insanlar için. Dövmede her zaman mükemmellik veya estetik gerekmiyor; bu her zaman kişilerin bakış açıları ile ilgili. Buna benzer çok örnek var. Ailece gelenler de oluyor, evet. Amcasına, dayısına, annesine, babasına, kızına dövme yaptığım çok durum var. Tek bir sembol üretmiş oluyorlar böylece. Ya da üç kardeş geliyor, aynı anda hepsi o dövmeyi istiyorlar. Bana şaşırtıcı gelmiyor artık.

Dövme, insan vücudu üzerinde çalışılan bir iş sonuçta. Tıp fakültelerinde 5-6aylık kurslar verilemez mi bunun için?
Keşke… Yaklaşık 10 yıldır bir dernek kurmak için çok çaba sarf ettim. Uzun süre meslek olarak tanınmıyorduk. Sonra dernek kuruldu. Sağlık Bakanlığı’nın ilgili birimleriyle temaslara geçtik ve TESK bizi meslek olarak tanıdı ama sayımız az, oda kuramıyoruz. Çeşitli illerde, çeşitli odaların altında faaliyet gösteriyoruz. TESK de meslek standartları oluşturmak için 4-5 arkadaşımızı Ankara’ya davet etti, orada 3-4 günlük bir çalıştay oluşturuldu. Bu standartlar yavaş yavaş oluşturuluyor.

Ama yeterli mi derseniz, elbette şu an için değil. Gelişim, bireysel çabayla oluyor. Yoksa, hiçbir bilgileri olmadan bu işi yapıyor da olabilirler. Benim şahsi amacım; dövme yapan her bireyin mutlaka bilmesi gereken standart bilgilerin oluşması. Hangi bölgelere dövme yapılır, hangi bölgelere yapılmaz, deri nasıl bir yapıya sahiptir, iğnenin ne kadar derinliğe girmesi gerekir, derinin üzerinde iğne hareket ederken hangi bölgede hangi hızla yürümesi gerekir gibi... Bunlar biraz usta-çırak ilişkisi, biraz da teorik bilgiyle oluşması gereken şeyler ama ne yazık ki şu an öyle bir şey yok.

Dövme, ‘gerçekten isteniyorsa’ yapılacak bir şeydir

Benini, lekesini, vitiligolu alanı vesaire kapatmak için dövme yaptırmaya gelenler de oluyor mu hiç?
Vitiligoyu kapatmaz. Öyle bir renk yok. Çok ince, ara renk tonlardır onlar. Ben Vitiligosu olan birisinin vücudunu, bedenini, rengini o şekilde sevmesi gerektiğini söylüyorum. Bulaşıcı bir hastalık, çirkin bir görüntü değil ki. Şey daha çok oluyor bizde; bebeklikte çay dökülmüştür, bütün kolu yanmıştır örneğin. Onların üzerine dövme yaptıranlar gerçekten iyi hissedebiliyorlar. Kişide olumsuz travma yaratmış bir takım izler olabiliyor, kesikler veya ameliyat izleri gibi. Bunların izleri dövme ile çok iyi kamufle edilebiliyor ve kişinin o bölge ile barışmasına yardımcı oluyor. Orada da normal, standart bir deri olmadığı için özel iğne batırma ve gölgeleme teknikleri kullanılması gerekir. Yeterli tecrübeye sahip bir ustaya gidilmezse, çok daha çirkin görüntüler olabiliyor.

Dövme ciddi bir şeydir. Kimse dövmesiz olduğu için mutsuz olmaz, kendini eksik hissetmez, pırıl pırıl, harikulade şekilde hayatını devam ettirebilir. Yanlış ruh hali ve yanlış seçimlerle dövme yapıldığında ise mutsuz olabilir. ‘Gerçekten isteniyorsa’ yapılacak bir şeydir. O yüzden çok dikkat etsinler. 20 yıllık bir dövmeci olarak bu uyarıyı yapmak istiyorum.

Hiç yorum yok: