28 Nisan 2010 Çarşamba

Dünyanın en güzel kokusu ile randevu


'Dünyanın en güzel kokusu' deyince, hangi isimleri sıraladığınızı duyar gibiyim; hanımeli, nergis, sümbül, leylak, gül, vanilya ve daha kim bilir neler... Ama hayır, bilemediniz. Benim için dünyanın en güzel kokusu, gerçek bir tarla domatesinin kokusuydu bugün.

Ya siz? Tepesindeki o yeşil bölümü kopardıktan sonra burnunuzu dayayıp, derin derin içinize çektiniz mi hiç? En son ne zamandı? Cevabınız "Hayır, denemedim" ise yanıtım "Denemek için ne bekliyorsunuz?" olacak.

Ben bugün yine -sık sık yaptığım bir şeydir çünkü- bir domatesin dibini kokladım ve kokunun sadece burnumda kalmasına izin vermedim. Burnumdan kalbime, hücrelerime, iliklerime ve vücudumun her bir zerresine kadar yayıldı. Bir tür huzur da yayıldı kokuyla birlikte içime. Çocukluğuma gittim. Anneannemin bahçesinden kopardığım domatesle buluştu yine kalbim, gözlerim, tüm duyularım.

Mutluluk olup dudaklarıma ulaştı, gülümsetti beni yine... Bir çocuk gibi gülümsedim hem de... Bir çocuk gibi sevindim. Tazelendim, dirildim. Ne kadar şanslı olduğumu duyumsadım bir kez daha. Anılarla dolu bir hafızam, koku alan bir burnum, aldığı kokuyu mutluluğa dönüştürebilen duygularım olduğu için... Gülümseyebildiğim, yürüyebildiğim, yemek yiyebildiğim ve bunu yaparken büyük bir zevk alabildiğim için...

"Ne de marifetli domatesmiş, abartmayalım" dediniz; duydum :)... Evet, öyleydi. Dinlemeyi bilirseniz, tüm güzelliklerde vardır bu marifet. Tüm güzellikler ise doğada ve doğallıktadır bence.

İşte bu nedenle; hepinize doğa ile, doğallık ve güzellik ile dolu bir hayat dilerim.

Ozanay Alpkan

2 yorum:

Adsız dedi ki...

yazmak cesaret ister,
yazmak ölümsüz olmak demektir,
geçtiğin yollarda iz bırakmaktır,
aydınlanmak ve aydınlatmak için çaba sarfetmektir,
kalem elbette keskindir iyi elde cerrahın yaptıklarından fazlasını yapar,
benden tam destek sana
yaz yaz yine yaz...
aliismet

Ozanay Alpkan dedi ki...

Teşekkürler Ali Bey, yorumunuz cesaret verici...